Related Posts with Thumbnails
""Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fiz zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn 21/87" "i must not fear. fear is the mindkiller. fear is the little death that brings total obliteration. i will face my fear. i will permit it to pass over me and through me. and when it has gone past i will turn the inner eye to see its path. where the fear is gone there will be nothing. only i will remain."

22 Ağustos 2024 Perşembe

 


 

MusicPlaylistRingtones
MySpace Playlist at MixPod.com



Beyond the weil'den sonra death/doom'dan syphonic death metal; daha sonra symphonic goth metal'e doğru hareketlenmiş, Ashes ile symphonic metal'de oturaklanmış gruptur. Klasik kuzey batılı tüm gruplar gibi(metal gruplar demiyorum) ortaçağ romantizmine saplantılı bir biçimde bağımlı bir gruptur. Tabi bu da haliyle goth metal'e meyyal grupların genel karakteristiği. Fakat bu gotik hava sanıldığının aksine Rönesans döneminde italyada ortaya çıkan "gotic" tabirinden farklı bir anlam aralığına tekabül eder. İlginçtir ki, Rönesans’la birlikte ortaya çıkan götik  kavramı, dönemi içinde "avam, görgüsüzlük ve kabalık" gibi kavramlarla karşılanırdı. Hatta medici alilesinden (şimdi hatırla yamamadığım) bir soylu notre dame kilisesi için "bayağı ve görgüsüzce bir gösteriş" yakıştırmasını yapabilecek kadar avam bir kültür düzeyini -her boyutuyla- kast ederlerdi. Bu açıdan Gotic metal, pagan ve erken dönem Hıristiyan kültürünün bir harmanı, asimile olmuş barbarların kültürünü ifade eden bir felsefen yola çıktığı için ateist -deist desem olmaz atesit desem doğru değil, her yerin dilemma- öğelerin yer alması şaşırtıcı değildir.
Bunun en ilginç örneği şüphesiz, grubun `Wormwood` adlı eseridir;


I can see God's unborn son
Playing with a loaded gun
All our sins
He'll die for us
Or did somebody lie to us?




Nihilist söylemlerin (anarşist demiyorum, o punk'ın konusu) death metalde yer alması kadar doğal bir şey yok lakin şarkının giriş kısmında;




"In taberna quando sumus( When we are in the tavern)
non curamus quid sit humus, (we care not that we are but dust,)
sed ad ludum properamus, (but we hurry to gaming,)
cui semper insudamus. (at which we always sweat.)
Quid agatur in taberna (What happens in the tavern,)
ubi nummus est pincerna, (where money is host,)
hoc est opus ut queratur, (you must ask,)
si quid loquar, audiatur.




diyerek başlayan 13-14. yy.'lara ait latince şarkıda( latince eğitiminde ms and mrs smit gibim bişi) , şarkının devamında Baccus'un kutsadığı maceracıların papalık ve rahiplerle tavsiyeleri bulunmaktadır. O dönemde ki gizli pagan tarikatlarının folk bir şarkısı olarak da dikkat çekicidir. Son olarak, Wormwood, parçanın bitiş kısmında;


Come Join this toast
God is dead (ayrıca, Deadlocked, Post Lidium, The Modern End, diğer örnekleri olabilir)


Yer alan cümleler Nietzsche'den mi yoksa Latince şarkının son paragrafındaki sonundaki eleştiride ki söyleme mi gönderme, o kısmını çözememiş olmakla birlikte; ortada real manada bir erken dönem gotik sanat anlayışı olduğu aşikardır. Bu noktada Bogomilliğin Gothic’e yada dönemin yazınına yada sanat anlayışına katkısı olmadığı unutulmamalıdır. Aslında bu açıdan Bogomilliğin Pauliken inancından/taikatından geldiği düşünüldüğünde benzeri bir anlayışa rağmen farklı bir sanat anlayışı doğurması ilginç gelebilir. Bu noktada Pagan İskandinavların hırıstiyan reddiyesi ile Bogomil’lik inanç noktasında ayrılmaktadır. Bogomil’ler Baphomet ve onun meleklerinin dünyayı yarattığı, şeytanın İsa peygamberin kardeşi olduğu iddiasındadır. Ki, bu noktada günümüzde ki “Kızıl Kiliseye” kaynaklık etmiş olan düşünce de olabilir. Her neyse konuyu dağıtmadan; İskandinav metal gruplarının “satanik” olduğu iddiası özü itibarıyla yanlış bir düşüncedir. (Ama işin suyunu çıkarıp, kilise ateşinde marşmelov kebabı da yapan yok değildir) Bir reddiye söz konusu olsa olsa bile en azından kültürel refere noktaları açısından bu düşünceden uzaktır. Fakat kapitalizmin ungoliant gibi her şeyi emen ve sömüren kör olası gırtlağı yine bunun da içini boşaltmış, adına yaraşır bir görselliğe sokmuştur. Bu açıdan post-fordist bant üretimine mi geçelim, hala cool mu takılalım sorularıyla boğuşmasına rağmen hala dinlenesidir.


Her neyse; eğer cidden gothic metal dinlemek istiyorsanız, symphonic metal olduğu konusunda hala kararsızım, Tristania dinlemelisiniz.


Son olarak, Ortaçağ Avrupa’sı üstüne kafayı sıyırdığım bir dönemde frenkçe bir kitapta şuna benzer bir söz duymuştum;


"ortaçağda keşfedilen en önemli şey aşktır"


Bu açıdan gerçek gotic metal, ortaçağ romantizmini (14. yy sonları alman edebiyatı, 5-6. yy Alman söylencesi, Niebelüngen) içeren; isyan, imkansız aşk ve pagan reddiye unsurlarıyla olur. Bu çerçeveden Tristania gerçek gothic metal'dir. (bazen death olsa da)








Not: Şuan Sirenia’da devam eden Morten Veland veledi, koyu bir Tolkien hayranıdır, ayrıca.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Miğferimi cilalıyorum gibi görünüyor ama çaktırmadan da seni kesikliyorum. Sen usulca yorumunu bırak. Arkanı dönünce miğferi, üstüpüyü fırlatıp ne yazdığına bakacağım... hehe.

Related Posts with Thumbnails